Filistin sorunu yoktur, Siyonizm sorunu vardır. Daha genelde İsrail sorunu vardır. Çünkü sorun çıkartan taraf Filistin değil. Filistinliler kendi topraklarında yaşarken yabancı bir halk geldi ve ülkeyi işgal etti. Filistinliler kendi topraklarında özgürce yaşamak istiyor; o kadar.
Hakikatbîn İsrailli tarihçi Ilan Pappe İsrail’de yaşama hakkı verilmediği için Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı. Pappe İsrail için işgal devleti terimin dahi yetersiz olduğunu söylüyor, çünkü işgal geçici bir durumdur. Hâlbuki İsrail’de bir sömürge faaliyeti yürütüldüğünü, uzun vadeli olarak burada hiçbir Filistinlinin yaşayamayacağı bir ortamın oluşturulmasının amaçladığını ifade ediyordu.
İsrail’de okullarda öğrettikleri şey, son Filistinli buralardan gidene veya öldürülene kadar mücadeleye devam edileceği ve büyük İsrail’in kurulacağı idealidir. İsrail’in etrafındaki ülkelerin nasıl birer birer diz çöktürüldüğüne bakarsanız bu idealin gerçekleşme yolunda olduğunu görürsünüz.
11 Aralık 1917 günü Kudüs tarihi için önemlidir. Hatta Kudüs için kıyametin koptuğu gündür, diyebiliriz. 9 Aralık’ta Kudüs teslim olmuştu. 11 Aralık’ta ise General Allenby, Kudüs’ün ele geçirildiğini ve sıkıyönetim başlatıldığını ilan etmişti. Filistin topraklarında aradan geçen 106 yıl içinde o tarihte %10 olan Yahudi nüfusu halen çoğunluğa geçmiş durumda. O zaman ülkede %90 nüfusa sahip olan Filistinliler ise bugün azınlık durumunda olsalar iyi, azınlık haklarından dahi yararlanamamakta. Özetle bugün Filistin topraklarında yaşanan durum tarihte benzeri görülmemiş bir etnik temizliğe dönüşmüş durumda.
Yüz yıl önceki garabeti bize en iyi formüle eden kişi, yazar Arthur Koestler’dir. Bir kitabında şunu der: “Bir millet ikinci millete üçüncü bir milletin toprağını vadetti; fakat bu üçüncü milletin de bir devleti vardı.” 1. millet kim? İngilizler. 2. millet kim? Yahudiler. 3. millet kim? Filistinliler. İngilizler, Yahudilere Filistinlilerin toprağını vadetmişti. Bu topraklar da 1917 yılının 9 Kasım’ına kadar Filistinlilerin değil, Osmanlınındı.
İngilizler diyor ki Yahudilere: ‘İşgalime yardım ederseniz size oradan toprak vadediyorum.’ Bunu neden söylemek ihtiyacını duydu? Çünkü İngilizler zor durumdaydı, Çanakkale’yi geçemeyip savaş uzadığı için ekonomik vaziyetleri iyi değildi. Kutül Amare zaferini 1916 yılında kazanmıştık. 1917 Martında 1. Gazze, Nisan sonlarında 2. Gazze muharebesini kazandık. Mücadeleye devam ediyorduk. Gelgelelim 3. Gazze muharebesi öncesinde Balfour Deklarasyonu geldi. Bu neye sebep oldu? Yahudi bankerler ve istihbaratçıların siyasi çevrelerine mesaj verildi. Denildi ki; ‘Bize destek olun. Gelin size toprak vadedelim. Burayı alırsak size bir vatan vereceğiz, siz de bize kesenin ağzını açın.’ İstihbarat desteği sağlayın da denildi. Nitekim birçok yerli Yahudi istihbarat ajanları ile işbirliği etti.
Balfour Deklarasyonu tam manasıyla bir alçaklık vesikasıdır. Sahip olmadığı bir ülkenin toprağını bir başka halka vaat ediyor ve şöyle bir açıklama yapıyor; ‘Yahudi olmayanların da hakkı korunacaktır.’ Bu cümleden şunu anlıyorsunuz; sanki Yahudiler Filistin’in çok büyük bir kesimini oluşturuyor, Yahudi olmayanlar da azınlık. Oysa Yahudi olmayanlar Filistin’in %90’ıydı. %90’ın hakkı korunacaktır gibi yuvarlak bir ifade kullanıyor; ancak Filistinlilerin hakkı asla korunmadı.
Yahudi sorunu, İslam’ın sorunu değildir. İslam Yahudilere yeryüzünde yaşadıkları en rahat asırları sağlayan din olduğu halde Avrupa’nın çıkardığı Yahudi sorunu’nun faturasını neden Müslümanlar ödüyor? Fırınlarda Yahudileri kızartan Müslümanlar değildi, Almanlardı. Gaz odalarını kuran Almanlardı. Bizim topraklarımızda böyle bir katliam asla yaşanmadı. İslam devletleri onlara en rahat yaşayacakları ortamı sağlamasına rağmen neden Filistinliler ve Müslümanlar Avrupa’nın Yahudi katliamlarının bedelini ödüyor?
Avrupa kendi mezaliminin bedelini ne zamana kadar İslam alemine ödetecek? Asıl mesele budur.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mustafa-armagan/avrupaya-ait-yahudi-sorununun-faturasini-neden-filistinliler-oduyor-43393.html